Bebekler ve çocuklar bu tür pestisitlerin yol açtığı sağlık zararı açısından en kırılgan grubu oluşturuyor. Bebek ve çocuklardaki kanser riskinin, yetişkinlere kıyasla 10 kata kadar daha fazla olduğu bilinmektedir.
Çevremizde farkında olmadan maruz kaldığımız pestisitler sonucunda, anne sütü analizlerinde bile pestisit kalıntılarına rastlanılmaktadır. Anne karnındaki fetüsler bir zar ile korunur; evrim sürecinde gelişen bu zar, sentetik kimyasalların geçişini engellemez. Birçok kimyasal madde maalesef fetüse kadar ulaşmaktadır.
Pestisitler kansere neden olabildiği gibi, aynı zamanda gen yapısını bozup genetik değişikliklere de sebep olmaktadır. Ayrıca karaciğer ve böbrek yetmezliğine, sinir sistemi harabiyetine, bazı nöroloji hastalıklara ve ani kalp ölümlerine neden olabilirler. Topraktaki mikro canlılıları öldüren pestisitler vücudumuza girdiklerinde de aynı etkileriyle faydalı bakterileri öldürerek mide ve bağırsak florasını bozmaktadır. Hormonal ve nörolojik sistem bozucu olan pestisitlerin sayısı hakkında bir sayı vermek zor olsa da var olan pestisitlerin üçte biri ile dörtte birinin bu nitelikte olması muhtemeldir. Üstelik bu tip pestisitlerin sayısı yıldan yıla artış göstermektedir.
Tarım İlaçlarının (Pestisit) Kullanım Sıklığı
Yediğimiz besinler, topraktan tabağımıza gelene kadar pek çok kez ilaçlanmaktadır. Örneğin, bir kiraz 12 kez; bir elma ise en az 30 kez ilaca maruz bırakılmaktadır. Tarım ilaçları; toprağı, suyu, ortamdaki diğer canlıları, gıda ve su aracılığı ile bizlerin sağlığını etkilemenin yanında üreticileri ve tarım işçilerinin sağlığını da olumsuz etkilemektedir. Bu pestisitler çocuklarımızın hormon ve sinir sistemine zarar verip gelişim bozuklarına, bizlerin ise kanser ve benzeri hastalıklara yakalanmamıza sebep oluyor.
Topraktan elde ettiğimiz besinlerin tarımında kullanılan zehirli kimyasallar kullanılmaya devam ediliyor. Bu pestisit tehlikesi yalnız insanlar için değil, diğer canlı türleri için de ciddi boyuttadır.
Tarım İlaçlarının Dünya Üzerindeki Etkisi
Dünya genelinde gözlenen biyolojik çeşitlilik kaybının en önemli nedenlerinin başında tarım ilaçları/zehirleri gelir.
Pestisitler yüzyıla yakındır dünyanın dört bir yanındaki tarlalarda kullanılmakta ve çevremizde olumsuz bir kirlilik birikimi yaratmaktadır. Bugün için tüm pestisitler, yılın farklı zamanlarında yağmurda, havada, siste veya karda tespit edilebilmektedir. Püskürtülen insektisitlerin %98'inden fazlası ve herbisitlerin %95'i hedeflerinden farklı bir hedefe ulaşıyor; yani tozlayıcılar ve haşere avcıları gibi toprakta yaşayan faydalı organizmaları da öldürüyor ve yaban hayatı için sağlık riskleri oluşturuyor. Kuşlar ve diğer vahşi yaşam için önemli bir besin kaynağı olan böcek popülasyonlarını da azaltıyor.
Pestisit kullanımı ABD’de her yıl 67 milyon kuşun ölümüne neden oluyor. İnsanların yaşadığı her yerde görmeye alıştığı serçeler başta olmak üzere çok sayıda kuş türünün nüfusundaki hızlı azalmanın nedeni pestisitlerdir. Dünya genelinde insanların yiyeceğini oluşturan gıda kaynaklarının %35’I tozlaşmayı gerçekleştiren böcekler tarafından sağlanıyor. Bu kaynaklar gıda çeşitliğinin %65’ini temsil ediyor. Yabani bitkilerin yüzde 80’inin tozlaşma için böceklere bağımlı olduğu tahmin ediliyor. Kuşların %60’ının besin kaynağı böceklerdir. Böceklerin yokluğu kuşların da yokluğu anlamına geliyor. Kuşların yokluğu ise tohumlarını kuşlar vasıtasıyla tabiata yayan ağaç türlerinin ve o ağaç türleri üzerinde yaşayan sayısız canlının da yok olması demek. Başka nelerin yok olacağını tam anlamıyla kavramazsak ,yeryüzündeki hayatı biyoçeşitliliği korumanın mümkün olmayacağı anlamına geliyor.
İlkel İnsandan Günümüze Toprağı Koruma Kavramı
Toprak insana değil, insan toprağa aittir!
Kızılderili reisi Seattle, 1854’te, kendisinden toprak satın almak isteyen ABD Cumhurbaşkanına yazdığı mektupta toprağın insana değil insanın toprağa ait olduğunu vurgulamıştır. Bazı pasajlarda, bugün bile birçoğumuzun aklına gelmeyecek kadar derin bir felsefe ve doğa korumacılığı bulunmaktadır.
Diyor ki Kızılderili reis; belki vahşi olduğum için anlayamıyorum, ben ve halkım için önemli olan şeyler oldukça başka, insan bir su birikintisinin çevresinde toplanmış kurbağaların, ağaçlardaki kuşların ve doğanın seslerini duymadıkça yaşamın ne anlamı, ne değeri olur? Biz Kızılderiliyiz ve anlamıyoruz. Biz Kızılderililer, bir su birikintisinin yüzeyini yalayan rüzgârın sesini ve kokusunu severiz. Çam ormanlarının kokusunu taşıyan ve yağmurlarla yıkanıp gelmiş meltemleri severiz.
Toprak satmamız için yaptığınız öneriyi inceleyeceğim, eğer önerinizi kabul edecek olursak bizim de bir koşulumuz olacak. Beyaz adam bu topraklar üstünde yaşayan tüm canlılara saygı göstersin. Ben bir vahşiyim ve başka düşünemiyorum… Şu gerçeği iyi biliyorum. Toprak insana değil, insan toprağa aittir. Ve bu dünyadaki her şey: bir ailenin bireylerini birbirine bağlayan kan gibi ortaktır ve birbirine bağlıdır.